Twitter'

    17 şubat 1923 Tarihindeki İzmir İktisat Kongresini Açış Söylevinden

    17 şubat 1923 Tarihindeki İzmir İktisat Kongresini Açış Söylevinden



    …Çok emeğe ve sermayeye ihtiyacımız vardır. Bu nedenle, kanunlarımıza uymak şartıyla, yabancı sermayeye gereken güvenceyi vermeye her zaman hazırız ve arzu edilir ki, yabancı sermaye bizim emek ve servetimize katılsın. Bizim için ve onlar için yararlı sonuçlar versin; ama eskisi gibi değil. Gerçekten de, geçmişte ve özellikle Tanzimat devrinden sonra, yabancı sermaye, ülkede ayrıcalıklı bir konuma sahip oldu. Ve bilimsel anlamıyla denilebilir ki, devlet ve hükümet, yabancı sermayenin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Artık her uygar devlet gibi, millet gibi, yeni Türkiye de buna izin veremez. Burasını esir ülkesi yaptıramaz.

    Arkadaşlar, son söz olarak demiştim ki, biz ülkemizi artık esir ülkesi yapamayız. Belki hepimizin dikkatini çekmiş olan Lozan konferansının son görüşmeleri bu konuyla ilgilidir. Konferansın şimdilik ertelenişi hep aynı meseleden, aynı noktadan ileri geldiği düşünülebilir. Ordularımız en büyük zaferi kazanmışlardı ve zafer yürüyüşünü durduracak hiç bir engel yoktu. Böyle bir zamanda İtilâf Devletleri, doğal haklarımızı, meşru haklarımızı görüşmelerle de onaylayacaklarını ve sorunların bu yolla çözüleceğini söylediler ve bizi konferansa davet ettiler. Milletimiz, Meclisimiz ve Hükümetimiz içtenlikle barış yanlısı olduğu için, muzaffer ordularımızı durdurdu ve delegelerimizi Lozan’a gönderdi. Aylardan beri, görüşmeler ve tartışmalar sürüyor. Fakat, muhataplarımız henüz üç senelik, dört senelik bir hesabı göremiyorlar, üç yüz ve dört yüz senelik bir hesabı görmeye başlamışlardır. Ve muhataplarımız halâ, eski Osmanlı Devletinin tarih olduğunu ve bugün yeni Türkiye devletini kuran milletin çok azimli ve yiğit bir millet olduğunu ve bu milletin artık tam bağımsızlığından ve ulusal egemenliğinden zerre kadar fedakârlık yapamayacağını anlamamışlardır.

    İşte bunu anlayamamak yüzünden tereddüde düşmüşler, duraklamışlardır. Arkadaşlar, onlar istedikleri kadar tereddüt edebilirler. Fakat bu millet, kesin kararını vermiştir. Bu millet için tereddüt devirleri çoktan geçmiştir. Devletlerin, delegelerimize verdikleri son proje, tabii ki kabule değer görülmedi. Diğer delegeler gibi bizim delegelerimiz de, durumu hükümete ve gerekirse meclise sunmak üzere yurda dönmek üzeredir. Tabii açıklamalar olacaktır. Ancak, bütün millet, bütün dünya bilsin ki, en sonunda, millet tam bağımsızlığının sağlandığını görmedikçe, yürümeye başladığı yolda bir an duraklamayacaktır.

    Efendiler, hiç kimseden fazla bir şey istemiyoruz. Dünyanın her uygar milletinin doğal olarak malik olduğu şeylerden bizi mahrum etmemelidirler ve haklarımızı teslim etmelidirler. Çünkü hakkımız doğaldır, meşrudur, makuldür ve bize gereklidir. Biz bu haktan vazgeçmeyeceğiz ve ne kadar haklı isek bu hakkımızı savunmak ve korumak için de, memleketimizin yeteneği ve gücü o kadardır.

    (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III, AAM Yayını, Ankara, 1989; C. II, s. 103-116)